Kuralsız Haber
HV
27 NİSAN Cumartesi 23:22

Bir Çınarın Ardından

Mustafa Erkenekli
Mustafa Erkenekli
Giriş Tarihi : 16-12-2023 21:29

Sanırım 2003 yılıydı. O zamanlar memleketim olan Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesinde görev yapıyordum. İnternet üzerinden yayın yapan bir edebiyat dergisiyle (e-dergi) röportaj yapmıştım. Söz konusu röportajda sorulardan biri de şöyleydi:

"Şiirde zirve olmadığını biliyoruz. Mustafa Erkenekli'nin şiirde gelmek istediği nokta neresidir?"

Bu soruya aynen şöyle cevap vermiştim:

"Cismen değil ismen tanınan bir şair olmayı hedefliyorum. İstiyorum ki benim de olduğum bir ortamda birisi gelip 'Bu Mustafa Erkenekli de kim? Çok iyi şiir yazıyor' desin. Hayattaki en büyük hayalim bu."

Çalıştığım kurumun düzenlediği Görevde Yükselme Sınavı sonucu 2008 yılında Malatya'ya tayin geldim. Kısa sürede şehirdeki birbirinden değerli kalem ve kelam erbaplarıyla tanıştım. Bunlar arasında şu an ebedi hayata intikal etmiş olanlar da var. Vefat edenler arasında ilk etapta aklıma gelenler ise; Hasan Basri Tuncel, Mehmet Ali Cengiz, Kul Vahap Salt, Mehmet Gülseren ve Yakup Fırat. İsmini unuttuklarım olur da kırılır diye yaşayanların ismini yazmaktan imtina ediyorum.

İyi hatırlıyorum, 2010 yılıydı. O yıllarda, aynı zamanda Deniz Sürücü Kursu'nun da sahibi Kemal Deniz Ağabeyimize ait günlük bir yerel gazete olan Hakimiyet Gazetesinde cuma günleri şiir sayfası vardı. Zaman zaman yazdığım şiirleri de gazetenin şiir sayfasında yayınlıyordum. Yine bir cuma günü mesai bitiminde valilik binasının yanındaki sürücü kursu ve gazetenin olduğu Vilayet İşhanına (depremde ağır hasar alıp yıkıldı) gittim. Öncelikle gazetenin yazı işleri müdürü olan Erol Kurhan Ağabeyin yanına uğradım ve kısa bir sohbetin ardından Kemal Ağabeyin yanına geçtim. Kemal Ağabeyin yanında 70'li yaşları aşkın tanımadığım biri vardı ve ikisiyle de tokalaşarak masanın solundaki iki sandalye boş olmasına rağmen masanın sağındaki iki sandalyeden boş olana, tanımadığım insanın yanındaki sandalyeye oturdum. Kemal Ağabey oturur oturmaz sordu:

"Gazetenin bugünkü şiir sayfasına baktın mı? Tasarımı hoşuna gitti mi?"

Kendilerinin yanına gelmeden önce Erol Ağabeyin yanına uğradığımı ve sayfayı gördüğümü söyleyince yanına oturduğum ve henüz tanışmadığım o büyüğümüz araya girdi. Kemal Ağabeye hitaben:

"Kemal bey, şiir dedin de aklıma gelmişken sorayım. Bu Mustafa Erkenekli kim?"

Kemal Ağabey, bana göz kırparak:

"Hayırdır ağabey, neden sordun?" dedi.

"Bugün sizin gazetede o adamın bir şiirini okudum. O şiiri okuyunca anladım ki 20-30 yıldır iyi bir şiir okumamışım ve o şiir bir 20-30 yıl daha yetecek kadar beni doyurdu. Şiirinden çok etkilendim."

Kemal Ağabey gülümseyerek:

"Mustafa Erkenekli yanında oturuyor ağabey" dedi.

Bu kez, henüz tanışmadığım o insan başını bana çevirip:

"Mustafa Erkenekli sen misin?" diye sordu.

"Evet ağabey, benim." dedim.

"Böyle yan yana oturup kulak kulağa fısıldaşmayalım" dedikten sonra karşıdaki sandalyeyi işaret ederek:

"Karşıma geç otur da gözlerine bakarak konuşayım." dedi.

Dediğini yapıp karşısındaki sandalyeye geçerken Kemal Ağabey araya girip bana hitaben konuşmaya başladı:

"Mustafa Bey, belki ismini duymuş olabilirsiniz ama sizi tanıştırayım. Malatya'nın yaşayan hafızası, gazeteci ve araştırmacı Celal Yalvaç ile tanışın."

İsmini daha önce duyduğumu ve tanışmadan dolayı memnuniyetinimi ifade ederek karşısındaki sandalyeye oturunca Celal Ağabey konuşmaya başladı:

"Öncelikle şunu ifade edeyim ki; o şiiri yazan kişinin sen olduğunu öğrendiğim için olumlu anlamda hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü o şiirde en azından 40-50 yıldır yazan bir kalemden çıkmış havası vardı. Ama gördüğüm kadarıyla sen henüz çok gençsin. Yaşın kaç Mustafa Bey?"

"38 yaşındayım ağabey."

"Bu yaşta böylesine olgun ve üst seviye bir şiir yazmak her babayiğidin harcı değil. Bundan sonra Malatya'da bana şiirden bahseden olursa; 'Gidin önce Mustafa Erkenekli'nin şiirlerini okuyun, ondan sonra şiir konuşun' diyeceğim. Bundan sonra senin gönüllü tanıtımcın ben olacağım."

O an hem böylesine kültürlü bir insandan güzel sözleri duymanın hem de yedi yıl önceki röportajda belirttiğim gibi gelmek istediğim noktayı fark etmenin onurunu yaşadım.

30 Mayıs 2015'te sunuculuğunu yaptığım, şu an hepsi de ebedi âleme göçmüş olan Hasan Basri Tuncel, Mehmet Ali Cengiz, Mehmet Gülseren ve Celal Yalvaç'ı hayattayken anmak üzere Battalgazi Belediyesince valilik arkasındaki İl Genel Meclisi Salonunda "Malatya'nın Dört Çınarı" isimli bir program düzenlenmişti. Celal Ağabey o günlerde rahatsız olduğu için bu programa da katılamamıştı.

01 Ocak 2016 günü Mehmet Fatih Kahraman Hocam ve Israfil Ercan kardeşimle Celal Ağabeyi bürosunda ziyaret etmiştik. Güzel sohbetinden feyz almış, Malatya tarihi hakkında ilginç şeyler öğrenmiştik. O gün Celal Ağabey şunları söylemişti:

"Şimdi iki mısra yazan kendini şair sanıyor. Yahu kardeşim hepiniz şiir yazmak zorunda mısınız? Beceremiyorsanız uzak durun. Şiire şerrinizi sürmeyin."

Celal Ağabey, yarın ikindi namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecek. Allah rahmetiyle muamele eylesin ve mekânı cennet olsun inşallah.

Korkum şu ki; bundan önce kaybettiği değerleri çabucak unuttuğu gibi, Malatya insanı Celal Yalvaç'ı da unutacaktır.

Merhum Celal Yalvaç'ın beğendiği şiir ise şuydu:

DAMLA KUYUSU

Zelzeleye uğradı yıkıldı hüsn-ü zanım,

Beynimin el değmemiş bekâreti bozuldu.

Damarımda kan dondu, kaynamıyor kazanım,

Ömür değirmeninde şahsiyetim ezildi.

Yaralanan zihnimin bulunmadı tabibi,

Hayat keşmekeşinin olamadım galibi.

Yaşla dolan gözlerim sanki suçun sahibi,

Dökülen damlasına derin kuyu kazıldı.

Sevgi ile özenip ilmek ilmek ördüğüm,

Hayallerim çözüldü umutlarım kördüğüm.

Gece vakti büyütüp her dakika gördüğüm,

Sahipsiz düşlerime mezar taşı yazıldı.

Karakterim doğranıp dünya kondu aşıma,

Pes edip ara verdim bitmeyen savaşıma.

Düşerken ay parçası yıldız olup başıma,

Altında yaşadığım koca sema çözüldü.

05.07.2010/Malatya

Mustafa Erkenekli

Not: Alttaki fotoğraf, 01.01.2016 tarihinde merhumu ziyaretimizden bir hatıra olarak kaldı.

.

Bir 5 kişi ve yazı görseli olabilir

 

YORUMLAR
DİĞER YAZILARI AZ LAF ÇOK İŞ